Kıbrıs’ta ortodoks faşizm

Elizabet

Administrator
Yönetici
Katılım
Ocak 16, 2025
Mesajlar
215,087
Tepkime puanı
0
Puanları
36
6807fd2c0a76949bbc0383b9.jpg

Osmanlı İmparatorluğu’nun kurulduğu 1299’dan dağıldığı 1919’a kadar en büyük hatası neydi diye sorsalar, cevabım hazır: Katoliklerin kapattığı, din adamlarını sürgün ettiği Rum Ortodoks Kilisesi’ni yeniden açmak ve Kıbrıs’ta onlara büyük imtiyazlar vermek. Bunu başka bir dinin mensubu olarak, bunu bir Türk olarak yazmıyorum. İnsan olmak, yolsuzluklardan arınmış bir dünya istemek, bu fikri seslendirmek için yeter de artar bile.

Rum Ortodoks Kilisesi ırkçıdır. Bir önceki Başpiskopos, Yunanistan’ın faaliyetlerini yasaklayarak kurtulduğu, siyasi partiden çok suç örgütü olarak çalışan Altın Şafak’ın Kıbrıs uzantısı ELAM’ın, Temsilciler Meclisi’ne girmesini “İyi çocukların başarısı” olarak değerlendirmişti. ELAM; Güney’e geçen, Kıbrıslı Türklere düzenlenen onlarca saldırının bir numaralı failidir. Rum Ortodoks Kilisesi cinsiyetçidir. Kilise, Kıbrıs Anayasası yazılırken kadınlara seçilme hakkı verilmesine uzunca bir süre karşı çıktı, ancak 45’inci oturumda “evet” dedi. Siyasal İslam’ın kadınlara bakışına dair çok şey okudum ama Rum Ortodoks Kilisesi’nin kadınları 2. Sınıf insan olarak gören tavrına dair tek cümle okumadım daha...

6807fd310a76949bbc0383bb.jpg


★ ★ ★

Denilebilir ki, Türkiye’de yaşayan bir Türk ve Müslüman’ın Kilise için söyledikleri bizi ancak sevindirir.

O zaman bir Hristiyan’ın satırlarına bakalım: İngiliz sömürge valisinin 10 Ocak 1934’te Sömürgeler Bakanı Parkinson’a yazdığı mektuptaki son cümlesi şöyle: “Şimdilik, Kilise bütün sahtekârlığına karşın anti-komünisttir ve bu büyük bir hazinedir.” Neredeyse bir asır sonra bile Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi için değişen fazla bir şey yok.

Malezya’daki bir yolsuzluk soruşturması nedeniyle 2016’dan beri Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan Low Taek Jho, Güney Kıbrıs’tan vatandaşlık satın almıştı. Sonradan ortaya çıktı ki, Başpiskopos 2. Hrisostomos Jho için yöneticilere referans mektupları yazmış ve bu iyiliği karşısında dua değil, 300 bin euro para istemiş. Sadece bu değil, yakın tarihten başka bir örnek daha vereyim: Nektarios ve Profrurio isimli baş keşişlerin kendi adlarına 800 bin euro nakit para toplayıp, Yunanistan’dan villalar aldıkları ortaya çıktı. Skandal, cinsel içerikli videoların da ortaya çıkmasıyla büyüdü ama ne oldu biliyor musunuz? En üst dini kurum olan Sen Sinod Meclisi’nde meseleyi “aile içerisinde” halletmeye çalıştılar. Tamasu ve Orinis Metropoliti İseas, namuslu bir Ortodoks olarak skandalı ihbar etmese kimsenin ruhu duymayacaktı. İngiliz Sömürge Valisi ne kadar öngörülü bir adammış değil mi?

★ ★ ★

Rum Ortodoks Kilisesi, Kıbrıs’ta barış çabalarının bir numaralı düşmanıdır. Annan Planı’na en sert onlar karşı çıkmıştı. 2013 ekonomik krizinde kendi gelirlerine dokunduğu için kurtarma paketlerine karşı çıkan da onlar, euro bölgesinden ayrılmayı savunanlar da... Rum Ortodoks Kilisesi, Rumların devam ettirdiklerini iddia ettikleri laik Kıbrıs Cumhuriyeti’ni fiilen yok eden kurumdur. Aynı zamanda savaş kışkırtıcısıdır. Kilise istediği için Rum Ordusu 2022’de papazlara atış talimi dersleri vermişti. Kuzey Kıbrıs’taki din görevlileri fidan dikerken, Güney Kıbrıs’ta din görevlileri otomatik silah kullanmayı öğreniyordu. Sonra Rumlar, Hristiyanlar, barış güvercini, Türkler, Müslümanlar, “barbar”, öyle mi? Dünya üzerinde IŞİD ile savaşan tek düzenli ordu Türk Ordusu ama kime neyi anlatacağız ki?

★ ★ ★

Rum Ortodoks Kilisesi, bir anonim şirket gibi çalışır, din adamları da tüccar gibi davranır. Bir zamanlar Hellenic Bank’ın ortağıydılar, son olarak 84 MW’lık bir güneş enerjisi parkı kurdular. Bunların dışında turizm ve çimento sektöründe büyük yatırımları var. Paraları çok ama çok da cimriler. Ekonomik kriz döneminde Başpiskopos, gelirlerinden devlete bin euro bağışlayabileceklerini, zengin-fakir herkesin milli dava için bağışta bulunması gerektiğini söylemişti. “Vatan” için lafları çok ama paraları sadece bin euro. Zamanında sahip oldukları dev bütçeyle EOKA’nın finansmanını sağlamışlardı, halen çok paraları var ama durumları yazdığım gibi.

★ ★ ★

Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Yeorgios, Paskalya genelgesinde; Yunanistan ve destekçilerine seslenerek Kıbrıs’tan ‘’Türkleri kovmak ve vatanı kurtarmak’ için ortak mücadele’’ çağrısı yaptı. Rum Ortodoks Kilisesi giderek gemi azıya alıyor. 2011’deki Başpiskopos tüm Türkleri değil “Türk işgalcileri” kovmayı hayal ediyordu.

Hayal içinde yaşayanın nasıl öldüğünü hepimiz biliyoruz. Rum Ortodoks Kilisesi düzelmez ama İstanbul’daki Patrikhane’nin bu düşmanca tavra karşı bir tutum alma zamanı geldi. Avrupa Birliği, Orta Asya’da, Rum devletini pazarlamayı biliyor ama bu Ortodoks faşizmine karşı tek laf etmeyi beceremiyor. “Kıbrıs’ta barış” lafı yeterince süslü bir laf ama bizim kültürümüzde eli yumruk olanla tokalaşılmaz.

Bu cüretkâr çıkıştan sonra Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Yeorgios’un Türkiye’ye girişi mutlaka yasaklanmalı. İbadet özgürlüğüne evet ama faşizmin özgürlüğü olmaz. Siyasal Ortodoksluk bile kabul edilebilir ama siyaset adı altında kan dökme çağrısı yapanlara geçit verilmez. KKTC’de, 2025 yılında yapılacak seçimler öncesinde Rum Ortodoks Kilisesi, ELAM ve türevi faşistleri anlatmaya devam edeceğim.

İstirham etmeyin Ekrem Bey…

Pazartesi günü Almanya’nın Türkiye’ye Eurofighter satışını Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanması nedeniyle veto ettiğine dair yazımın ardından çeşitli gelişmeler oldu.

Bunlardan birisi de Ekrem İmamoğlu’nun X hesabından yapılan paylaşımdı. O paylaşımı yapanların kurdukları cümlelerden birisi de “Türkiye’nin ulusal çıkarları Erdoğan’dan da İmamoğlu’ndan da daha değerlidir. Bu kararınızı geri almanızı istirham ediyorum” cümlesiydi.

Günlük dilde rica anlamında kullanılsa bile Türk Dil Kurumu’na göre istirham etmek “dilemek”, “yalvarmak” gibi anlamlar da içeriyor. Almanya’ya istirham etmek yerine 2024 NATO Washington Zirvesi’nde alınan ve müttefiklerin birbirlerine ambargo uygulamayacaklarını karara bağlayan metni hatırlatmak gerek. O metinde Almanya’nın da imzası vardı. Almanya’ya istirham edilemez ancak gerçek bir müttefik gibi davranması çağrısı yapılır.

Sonuçta bu uçakları bedava almayacağız, parasını ödeyeceğiz, uçaklar kullanımda kaldığı süre boyunca, yedek parça başta olmak üzere üretici konsorsiyuma ödeyeceğimiz paralar da olacak.

Diplomasi dilinde nezaket önemlidir ama fazla nezaket, Türkiye’nin yanlış anlaşılmasına da yol açmamalı. Sonuçta bu bir ticaret ve alıcı ile satıcı arasındaki ilişkide “istirham” sözüne gerek yok.
 
Üst