Tarih, kimi hatırlayacak?

Elizabet

Administrator
Yönetici
Katılım
Ocak 16, 2025
Mesajlar
52,888
Tepkime puanı
0
Puanları
36
Aradan 1 hafta geçti, o uğursuz otel yandı ama yüreğimizin külleri soğumadı

İçimizdeki tarifi mümkün olmayan üzüntü, sonsuz bir öfkeye dönüşüyor gün geçtikçe!

Hastalık olsa anlayabileceğiz bir şekilde hatta deprem bile daha anlaşılabilir buna göre ama sadece ve sadece ihmalden, düşüncesizlikten ve de becerisizlikten kaynaklanan bir faciayı yaşamak, kabul edilebilir bir şey değil kesinlikle!

Mutfakta yangın çıkıyor, söndürmek yerine herkes kaçışıyor!

Baştan aşağı ahşap kaplı 14 katlı otelde, yangın söndürücü bulunmuyor!

Duman dedektörleri çalışmıyor, alarm ötmüyor!

Koridordaki bazı camlar kilitli, açılmıyor!

Bir hukukçu olarak soruyorum; Bunun tam anlamıyla bir cinayet olmadığını kim söyleyebiliyor?

Ve enteresandır ki kimse sorumluluğu üstlenmiyor, topu başkasına atıyor!

Atatürk’ün bizi hep ulaştırmayı hayal ettiği o ‘muasır medeniyetler seviyesi’ var ya işte o seviyede, görevini yapmayanlar- gereği gibi yapmayanlar- olayda ihmali olanlar istifa ediyor! Hatta sadece kendi görev alanına girdiği için dahi alıyor sorumluluğu üzerine, gerekeni yapıyor- koltuğu bırakıyor!

Bizim buralarda istifanın düşüncesi bile geçmiyor, ‘vadesi bu kadarmış, Allah’ın takdirinde sual olunmazmış’lara dayanıp sırtlar, bir şey olmamış gibi yola devam ediliyor!

Ünlü Titanik kazasını hatırladım, en üstteki kral dairesinde konaklayan otel sahiplerinin yandaki çatıya inerek kurtulmalarını- babasını arayarak 12 kattan atlamak zorunda kalan garson Şevval’i, otelin hemşiresini karşılaştırınca! Zenginler filikalara binip kurtulmuşlardı ya orada da!

Merak ediyorum onlarca masuma mezar olan otelin sahipleri, kurtulduklarına sevindikleri kadar utanmışlar mıdır acaba?

Sanmam! Paraları ve güçleri nispetinde örtbas edip devam edecekler hayatlarına!

Birkaç hafta sonra, hatırlı tanıdıkları sayesinde kapanacak konu, güç ve parayla getirilecek hikayenin sonu! Oysa tarih unutmayacak onları da, bu otel denen mezarı da, sorumluları da!

Ahlak filozofu Sokrates, 51 kişilik jüri karşısında yargılanmış ve hakkında idam kararı verilmiş!

İnfazı, "Baldıran zehiri" ile gerçekleşecekmiş. Sevenleri Sokrates’e, ‘Seni hapishaneden kaçıralım’ diye haber yollamışlar ama Sokrates, ‘Bu ahlâksızlıktır’ diyerek kabul etmemiş. Sokrates, öldürülmeden hemen önce, tarihe geçen savunmasında idam kararı veren jüriye şöyle demiş;

"Ölümden korkulmaz çünkü ölümün çaresi var, ölürsün kurtulursun. Ama yanlış yapmanın çaresi yoktur. Yaptığınız yanlış kıyamete kadar sizinle gelecek ve bir şekilde sizi hep rahatsız edecektir!”

Bugün aradan 2500 yıl geçmesine rağmen Sokrates'in ismini bilmeyen yok. Peki ya onu mahkûm eden jüri heyeti içinden birinin daha ismini bilen var mı?

Yok!

Sokrates'in idam ettiren kişiler Melitos ve Anytos'tu ama tarih, Sokrates'i yazdı!

Çünkü tarih güçlüyü değil, doğruları ve iyileri yazar!

Şu hayatı öyle bir yaşamalı ki kapanışta hem kendini alkışlayabilesin hem seni alkışlasınlar!

…………………………*……………………………

Alt yazılı değil ‘Alın yazılı’ Film;

Sömestr tatili olunca hazır kar da varken dolup taşıyor tabi dağ otelleri! O uğursuz otel de tatil sebebiyle dolu olunca kaybettiğimiz can sayısı çok oldu tabi! Birçok kişinin bizzat ya da dolaylı olarak tanıdığı insanlar oradaydı ve kimliği açıklanan her ölüm, yüreklerimizi parçaladı. Arkadaşımın eşi ve kızı da maalesef hayatını kaybedenler arasındaydı ve onlarınki, katıldığım cenazeler içinde en acısıydı.

Bazı şeylerin telafisi olmadığı gibi, tesellisi de yok! 30 yıllık eşini, küçücük kızını kaybetmiş bir babayı ne teskin edebilirdi ki! O tarifsiz acıyı sessizce paylaşmak, mekanları cennet olacak inşallah diye ummak ve buna sebep olanlara ağız dolusu lanet okumak, elimden ve dilimden gelen tek şeydi!

Cami, cenaze, taziye…Her şey önümde bir filmmişçesine akıp giderken ben mıhlanmışçasına izliyordum her şeyi! Kronolojik olarak ilerliyor her şey- her seferinde- aynı şekilde!

Definden 1 saat sonra o haykırışlar, hıçkırıklar yavaş yavaş azalıyor. Dua sonrası için evde yeme- içme hazırlıkları başlıyor. İki saat sonra cenazeye katılamayanlar arayarak mazeret bildiriyor. Bu sırada evindeki taziyeye gelenler spor, ekonomi, siyaset konuşmaya başlıyor. Gömüldükten yaklaşık 6 saat sonra birinci derece yakınlar hariç diğer herkes yavaş yavaş dağılıyor. 1 gün geçiyor ve üzüntü ile öfke birbirine karışıyor, ‘bundan sonra yapılacaklar listesi’ oluşturuluyor. Telefon sürekli çalıyor. 2 hafta sonra varsa miras konusu konuşuluyor, devirler, hesaplar, kitaplar yapılıyor. Bu arada toprak altındakinin tırnakları ve dişleri dökülmeye başlıyor. Aradan 3 ay geçince geride kalan eşin- evladın- arkadaşın televizyondaki komik bir şeye gülüyor, hayat devam ediyor. Aradan 1 yıl geçiyor ve ölümün1. yıldönümünde birisi, ‘Vay be, o kadar oldu mu? Daha dün gibi’ diyor. O arada topraktaki asit, kefeni eritiyor, beden toprağa karışıyor. 10 yıl sonra fotoğraftaki gülen bir yüzden ibaret oluyor giden, kalan ise sensiz yaşamaya alışıyor.

Sayılı gün ile belirlenmiş bu dünyadaki vaktimiz! Biraz çiçek toplayıp bir hayvan sahiplenip birkaç insan tanıyıp sevip gideceğiz bu dünyadan! Böyle bakınca her şey boş geliyor hayatta, önemini yitiriyor sahip olduğun eşyalar, paralar, imkanlar!

O yüzden çok da şey etmemek lazım, takılmadan bir şeye, yırtınıp paralamadan yaşamak lazım hayatı!

Çünkü hayat dediğimiz;

Trajik bir film; Alt yazılı değil alın yazılı!

………………………………*………………………………….

Hakkını Helal Etsin

Tedbirsiz, ihmalkâr bir toplum olduğumuz doğru ama bundan daha da acısı, vicdansız bir topluma dönüştüğümüz! Hiçbir kireç sökücü fayda etmiyor, kireç tutmuş kalbimize!

Günlerdir kendimize gelemediğimiz, okudukça- duydukça kahrolduğumuz Bolu yangını sonrasında acıları daha saramamışken kan donduran olayı duyunca, ‘Pes’ dedim artık, bu kadarı da fazla!

Bir grup insanlıktan nasibini alamamış genç, Bolu Kartalkaya'da bulunun otelde çıkan yangın sonucu hayatını kaybeden vatandaşların ailelerini arayarak dalga geçip etti. Bununla da yetinmeyen bu insan bozuntuları, kayda aldıkları bu çirkin konuşmaları sosyal medyada paylaştı. Bunun üzerine harekete geçen Başsavcılık, "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek", "kişinin hatırasına hakaret" ve "halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek" suçlarından soruşturma başlattı ve bu çirkinliği yapan kişiler yakalanarak tutuklandı!

Ya gerçekten aklım almıyor! Bu sapıklar aramızda geziyor, etrafımızda dolanıyor, oy kullanıyor, ürüyor! Bunlara hangi cezayı verirsen ver iflah olmaz, vicdanları yok çünkü bunların, sağlıklı düşünemiyor! Bu kadar kötü bu kadar empati yoksunu nasıl olunabiliyor!

Biz hangi ara bu kadar kalpsiz bu kadar kötü olduk yaa!

Oysa biz belediye otobüslerinde, hamile, yaşlı teyze ve amcaları gördüğümüzde yerimizi onlara vermek için ayağa kalkan merhametli çocuklardık. Komşu apartmanların meyve ağaçlarına gizlice çıkan, dalından meyve yemenin zevkini çıkartan ama yaptığıyla da utanan, içinde Allah korkusu olan çocuklardık biz. Karnemize zayıf geldiğinde, ailemize bunu nasıl izah edeceğiz diye yüzü kızaran çocuklardık. Ne ara değerlerimizi bu kadar yok saydık, insanlıktan çıktık!

"Mahalle baskısı" diyerek toplumsal otokontrol sistemini kaybettiğimizden beri ahlaksız ve rezil bir çukura gömüldük maalesef! Bilmiyorum belki sebep ekonomik sıkıntılar, sosyal medya, itibar kaybeden aile yapısı! Bildiğim ise durumun gün be gün kötüye gittiği ve acilen buna bir önlem alınması gerektiği!

Benim için merhamet, sobasına odun atmadan önce odunu iki kere kovanın kenarına vuran teyzeye bunu niçin yaptığını sorduğumda; "Böcek falan varsa, düşsün de yanmasın diye oğlum!" cevabıydı! Böyle bir milletten, çalamadığı ineği bıçaklayan, yeni doğmuş kedinin gözlerini maket bıçağı ile oyan, köpek yavrusunun ayaklarını kesen, insanların acılarıyla dalga geçen bir nesil nasıl meydana geldi, önce onu anlamalı onu araştırmalı!

Şu canına yandığım dünyada artık herkes haddini bilsin ya, bir kendine gelsin!

Her gün o kadar saçma şey oluyor ki insan kime küfredeceğini şaşırıyor!

Küfür edemediklerim de varsa hakkını helal etsin!

………………………..*……………………………..

HAFTANIN EN’LERİ

Haftanın Kazası:
Akılları karıştırdı! Geçen hafta Amerika’nın başkenti Washington D.C yakınlarında meydana gelen ve 67 kişinin öldüğü uçak kazasının yankıları sürerken bir uçak kazası daha meydana geldi! Philadelphia’dan havalanan bir ambulans uçak, kalkıştan yaklaşık 30 saniye sonra, 487 metre yükseklikte radardan kayboldu. Kısa süre sonra Philadelphia şehrinde bulunan bir yerleşim bölgesine düşen uçak bölgede yangınlara neden olurken uçakta bulunan 6 kişi hayatını kaybetti! Teknoloji devi, süper güç Amerika’da üst üste böyle böyle kazaların yaşanması, soru işaretleri getirdi. Trump laneti dedikleri, acaba bu olabilir mi?

Haftanın Kararı:Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kocasıyla cinsel ilişkiye girmeyi reddettiği için Fransız mahkemeleri tarafından "kusurlu" bulunan bir kadının temyiz başvurusunu haklı buldu ve Fransa aleyhine karar verdi! Sağlık sorunları ve şiddet tehditleri nedeniyle boşanma davası açan Fransız kadın H.W., Versailles Temyiz Mahkemesi’nin kadının kocasıyla cinsel ilişkiyi reddetmesini boşanmada kusur nedeni olarak değerlendirmesinin ardından soluğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde aldı! Boşanmanın üzerinden neredeyse on yıl geçtikten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Fransız mahkemelerinin kadının özel ve aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiğine karar verdi! Valla karar son derece mantıklı görünüyor. Bu da demek oluyor, bizdeki cinsel ilişki istemeyen kadın ‘Bu gece olmaz, başım ağrıyor’ bahanesi artık resmileşiyor!

Haftanın Riski:Sarı Serum! Kış mevsiminde vücut dirençlerinin düşmesi sebebiyle rahatsızlanan kişiler, içindeki vitaminler sayesinde hızlıca iyileşip ayağa kalkmak için serum almayı tercih ediyor. İçindeki B vitaminin yoğunluğu sebebiyle sarı renk olan bu sebeple de ‘sarı serum’ olarak adlandırılan serum, alerjen bünyeye sahip kişilerde ölüme yol açabiliyor! Sağlık merkezlerinde hekim onayıyla ve hekim kontrolünde verilmesi gereken serumun, ‘evde sağlık hizmeti' adı altında evlere gidilerek hiçbir tetkik yapmadan uygulanmasının çok ciddi sorunlara sebep olabileceği belirtiliyor! Aman dikkat! İyileşeceğim derken hayatınızdan olmayın!

Haftanın Buluşu:Teknoloji gezegeni(!) Amerika Birleşik Devletleri’nden geldi! Yapay zeka sohbet robotu ChatGPT'nin geliştiricisi OpenAI, kullanıcılar için tatil planlama, rezervasyon yapma, market siparişi verme gibi işlemleri yerine getirebilecek yeni yapay zeka aracı Operator'ı dünyaya tanıttı! Buna göre Operator, kullanıcılar için form doldurma, tatil planlama, uçuş, otel ve restoran rezervasyonu yapma, market siparişi verme gibi işlemleri yapabilecek! Bu teknolojik buluşlarla hayat kolaylaşırken, kaybettiğimiz değerlerimiz sayesinde bu dünyada yaşamak maalesef zorlaşıyor! Ne tuhaf bir ironi değil mi bu!
 
Üst