- Katılım
- Ocak 16, 2025
- Mesajlar
- 213,156
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 36

Şentürk, izin süreçlerinin mümkün olduğu kadar kısaltılması amacıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile çalışmalar yürüttüklerini belirterek, "Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız süper izin mekanizmasına geçileceğini söyledi. Jeotermal yatırımcıları olarak bundan çok mutlu olduk." diye konuştu.
Türkiye'nin söz konusu mekanizmaya ihtiyaç duyduğunu vurgulayan Şentürk, şöyle devam etti: "Bir jeotermal elektrik santrali inşa edebilmek için tam 41 kurumdan izin alıyorsunuz. Bunları arka arkaya birer hafta aralıkla bile yapsanız, ki mümkün değil, 41 hafta yani neredeyse yaklaşık bir yılınız izin süreciyle geçiyor. Yılın başında başladığınız fizibilite izinler tamamlanıp daha inşaata başlayamadan neredeyse özelliğini kaybetmiş oluyor. O nedenle özellikle dövizle yapılan yatırımlarda kuyulardan veya döviz artışından kaynaklı risk taşıyan yatırımların önünü açmak için süper izin mekanizmasına Türkiye'nin ivedilikle ihtiyacı var."
Şentürk, Türkiye'de petrol arama amacıyla açılıp petrol bulunamadığı için kapatılan kuyularda jeotermal kaynakların 2015'te İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) ve TÜBİTAK'ın yaptığı AR-GE çalışmasıyla incelendiği bilgisini paylaşarak, "Bu rapora göre 150 derece sıcaklıklara erişebilen petrol kuyuları var. Bu petrol kuyularından elde edilebilecek jeotermal kaynakla yaklaşık 50 bin dönüm seraya ısı kaynağı sağlamak mümkün." dedi.
Jeotermal kaynaklardan ileri teknolojilerde faydalanma yollarının açıldığına dikkati çeken Şentürk, "AR-GE çalışmaları yapıldı. Kıymetli maden ve mineraller çıkarılabilir. Çünkü artık yatırım maliyetiniz sıfır. Bununla ilgili oluşturduğumuz farkındalık sayesinde MTA bu petrol kuyularının jeotermal envanterini hazırlıyor ve bakanlığa sunulacak." ifadelerini kullandı.
Maddi risk, fon oluşturularak azaltılabilir
Şentürk, jeotermal enerji yatırımlarının doğası gereği maddi risk taşıdığını vurgulayarak, çekimser olan yatırımcıları çekmek için bazı risklerin minimize edilmesi gerektiğini anlattı.
İzlanda'nın 1939'da yatırımların teşvik edilmesi ve riskin minimize edilmesi için bir fon oluşturduğunu aktaran Şentürk, şunları kaydetti:
"Bizim olan bir kaynağın risklerimizi minimize etmek için kullanılmasını düşündük. Her yıl cirolarımızın yüzde 1'ini devlete idare payı olarak yatırıyoruz. Bu paydan yerel yönetimler, yatırımı izleme koordinasyon başkanlıkları veya il özel idareleri faydalanıyordu ve kalan bir kısmı bütçeye gelir olarak aktarılıyordu. Bu küçük bir miktar değil, 2024'te yaklaşık 1 milyar lira civarında bir miktar. Yani 35 milyon dolar civarında birikmiş miktar. Küçük başlayarak bu fonu yarın yatırımcıların başka unsurlarından elde edilecek gelirlerle de büyütmek mümkün."
Şentürk, idare payı olarak belirlenen payın dörtte birini bir fon oluşturmak ve geliştirmek amacıyla Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile çalıştıklarını belirterek, "Bu fon kaynağı için fonu büyütmenin unsurları arasında da şunu öngördük, eğer bu kuyu başarılı çıkarsa sigorta ettiğimiz kuyu değerinin yüzde 10'u kadar da biz bu fona katkıda bulunalım. Eğer bu kuyudan herhangi bir şey elde edemezsek siz de bu kuyunun tamamını sigorta etmeyin, yüzde 50, 60'ını ödeyin. Yatırımcı riskiyle birlikte bu fondan karşılansın." diye konuştu.
Dünya Bankası'nın 5 yıl önce söz konusu fonu Türkiye'de uyguladığını ve bu sayede yatırımcı çekilerek yaklaşık 10 kuyu açıldığını kaydeden Şentürk, Türkiye'nin jeotermal kaynağının tamamını kullanabilmek için kendi fonunu oluşturması gerektiğini vurguladı.
Şentürk, 2021'de Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından jeotermal kaynaklarda hidrojen sülfürün arıtılarak alıcı ortama verilmesine yönelik mevzuat düzenlemesi yapıldığını aktararak sözlerini şöyle tamamladı:
"Şu anda tüm yatırımcılarımız eşik değerlerin üzerindeki tüm santrallere arıtma kurma çalışmalarına başladı ve öncelikle terzi usulü yapabileceğimiz arıtma tesislerini 9 Eylül Üniversitesi ile yaptığımız bir çalışmayla envanterledik. Onların sonuçlarını yatırımcılarımızla paylaştık ve bu yıl sonuna kadar bakanlığa sunduğumuz bir termin planı çerçevesinde eşik değeri aşan santrallerimiz arıtma tesislerine kavuşacaklar."